Tuna Göker’in Como Gölü ve İtalyan Rivierası Anıları

Seyahat etmenin en güzel taraflarından birisi bence uçak biletlerini aldıktan sonraki o sabırsız bekleyiş kısmı. O zaman diliminde yapılan araştırmalar, nereler gezilsin, nerelerde denize girilsin, nerelerde yemekler yensin… Bunu çok seviyorum, gerçekten. Her seyahat benim için yeni bir yolculuk, yeni bir başlangıç.

Milano Bergamo Airport
Milano Bergamo Airport

İzmir’den İstanbul aktarmalı Bergamo biletlerimizi aylar öncesinden aldık. Neden Bergamo diye sorarsanız, amaç Kuzeybatı İtalya ve Ligurya kıyılarını gezmek olunca nerelere uçabiliriz diye yaptığım kısa araştırmanın sonucu en ekonomik uçuş Bergamo’ya oldu. Zaten Bergamo havalimanı da (Orio al Serio) genelde ucuz uçuşların yapıldığı çok büyük olmayan bir havalimanıymış. Gitmeden yaptığım araştırmalarda havalimanının o kadar küçük bir havalimanı olduğu, içinde duty free bile olmadığı hakkında yorumlar okumuştum, Ama hiç de öyle değilmiş. Gayet büyük, içinde çeşit çeşit mağazalar, restaurant’lar, duty free’ler var. Bergamo, Milano’ya yakın (sanıyorum 1 saatlik bir uzaklıkta) küçük bir şehir. Biz şehirde hiç vakit geçirmedik, havalimanından arabamızı kiraladık ve hemen Como Gölü’ne doğru yola çıktık. Araç kiralama firmaları havalimanından çıkınca ayrı bir binada toplanmışlar. Oradaki ofislerden evrak işinizi halledip, havalimanının ücretsiz shuttle servisi ile aracı teslim alacağınız alana gidiyorsunuz. Biz de sorunsuz bir şekilde aracımızı teslim aldık ve Como gölünde kalacağımız Varenna kasabasına doğru olan yaklaşık 1,5 saatlik yolculuğumuza başladık. Varenna’ya varışımız saat 16:00 civarı oldu.

Görsel: @Darrell Peck
Görsel: @Darrell Peck

Otele varır varmaz hemen attık eşyaları ve çevreyi keşfe çıktık. Göl kıyısından, o heybetli Alp dağlarının eteklerinden dolaştık biraz. Sonra Lierna isimli kasabada bir yüzme molası verdik. Göl çevresinde minik taşlık plajlar mevcut. Kasaba sakinleri şemsiyesini şezlongunu alıp göl kenarında vakit geçiriyor. Gölde ördekler yüzüyor, siz de onların yanında yüzüyorsunuz. Ben daha önce hiç gölde yüzmemiştim, çok enteresan bir his : )

Akşam yemeği için yürüyerek Varenna kasabasının merkezine gittik. Kasabanın merkezi çok şirin. Daracık sokakların ucunda muhteşem göl manzarası karşılıyor sizi. Yan yana sıralanmış restaurant’lardan birinde lezzetli İtalyan yemeklerini yiyip kokteylinizi yudumlarken, güneşi Alp’lerin arkasında batırmak ise çok keyifliydi.

Varenna’ya kadar gitmişken çevredeki kasabaları gezmeden dönmek olmaz diye düşünüp 1 günümüzü de buna ayırdık. Sabah kasaba merkezindeki feribot iskelesine gidip tüm gün geçerli feribot biletimizi aldık. Kişibaşı 15 €, Varenna – Mennagio – Bellagio – Lecco arasında dilediğin kadar gidip gelinebiliyor bu bilet sayesinde. Biz ilk Mennagio’ya gittik, oradan Bellagio’ya geçtik ve Varenna’ya geri döndük en sonunda.

Mennagio da Varenna gibi şirin bir kasaba, çiçekli tatlı bir sahil yolu var. Burada çeşitli oteller, cafeler ve restaurantlar mevcut. Buradan sonraki durağımız olan Bellagio ise çok turistik ve çok kalabalık geldi bize. Zaten Como gölünün tam ortasında, en merkezi konuma sahip ve en ünlü kasaba burası. Ufak ve şirin bir çarşısı var.

Como gölü’nü kıyısındaki kasabalardan görmek başka, gölden görmek ise bambaşka bir deneyim. Bunu kasabalar arası işleyen feribotlarla yapabileceğiniz gibi, arzu ederseniz tekne veya yat kiralayıp gölde istediğiniz gibi gezebilirsiniz de. Bu tekneleri de kaptanlı veya kaptansız olarak kiralama imkanınız var.

Villa Monastero

Varenna’da mutlaka görülmesi gereken bir villa var; Villa Monastero. Burası 2004 yılında “Müze Ev” ünvanını almış hepsi bir arada bir yapı. Villa Monastero bir konferans merkezi, aynı zamanda bir botanik bahçesi ve bir müze ev. Sadece bahçeyi gezmek 5 €, bahçe + evi gezmek ise 8 €.Biz saat itibariyle sadece bahçesini gezebildik çünkü villa 19:00 itibariyle kapanıyor. Ama bahçesi ile ilgili söyleyebileceğim tek şey; muazzam güzel ve çok büyük.

2 günlük Como gölü maceramızdan sonra Chiavari’de kiraladığımız eve geçtik. Airbnb’den kiraladığımız evimizin konumunu çok dikkatli seçtik çünkü evin bulunduğu lokasyonun hem kuzeyinde hem de güneyinde görmek istediğimiz yerler vardı. Ev de bunların tam ortasındaydı.

Kuzey İtalya’ya gitmek istememin en büyük sebebi Como Gölü, ikinci sebebi isi Cinque Terre idi. 5 toprak anlamına gelen Cinque Terre Unesco Dünya Mirasları listesinde yer alan 5 kasabadan oluşmakta. Bu kasabalar kuzeyden güneye sırasıyla Monterosso, Vernazza, Corniglia, Manarola ve Riamaggiore. Sadece Corniglia sahile kıyısı olmayan bir dağ köyü. Diğerleri sahil kasabaları.

appartamentini-cinque-terre-vernazza

Cinque Terre’yi gezmenin en kolay yolu tren. Çünkü arabayla gitmek imkansız gibi bir şey. Tren seferleri çok sık, kasabalar arası mesafe trenle çok kısa, ayrıca trenler çok konforlu.

Monterosso –Vernazza : 4 dakika
Vernazza – Corniglia : 4 dakika
Corniglia – Manarola : 5 dakika
Manarola – Riomaggiore: 6 dakika

Her kasaba için ayrı ayrı bilet alabileceğiniz gibi tüm gün geçerli Cinque Terre Card isimli kartlardan da alabilirsiniz. Bu kartla, kasabalar arasında istediğiniz kadar yolculuk yapma imkanınız var. Tüm gün geçerli olan Cinque Terre Card 12 €, kasabaların belli noktalarında wi-fi erişimi de sağlıyor. İsterseniz kasabalar arasında tekne ile veya yürüyerek de ulaşım sağlanabiliyor.

Bu yürüyüş rotalarından en meşhuru “Aşıklar Yolu” anlamına gelen “Via dell’ Amore”. Manarola ve Riomaggiore arasındaki bu rotayıyürümeye niyetlendik fakat yol kapalıydı, sanırım iyileştirme çalışması gibi bir şey vardı. Girişi ücretli olan bu rotayı yürümek Cinque Terre Card’ınız varsa ücretsiz oluyor.

Kasabalar arasında en plaj gibi plajı olan kasaba Monterosso. Diğer kasabalarda plajdan ziyade kayalık alanlar var denize girmek için.

Ertesi gün, internette araştırma yaparken karşıma çıkan, ve buraya mutlaka gitmeliyim diye düşündüğüm bir yere gittik. Fiascherino ve Tellaro isimli küçük balıkçı kasabalarına ev sahipliği yapan Lerici.

Lerici, Ligurya Rivierasında, La Spezia’nın güneyinde yer alan, nefes kesen güzelliğinden dolayı Şairler Körfezi (Perla del Golfo) olarak da anılan bir belde. 1900’lü yılların başlarında birçok yazara ev sahipliği yapmış olan Lerici’de İngiliz şair Lord Byron yaşamının bir bölümünü geçirmiş. Bence Fiascherino ve Tellaro İtalya’nın en güzel sahil beldeleri arasında sayılabilir. Fiascherino’da Eco Del Mare diye bir işletme var. Burası hem bir butik otel, hem bir restaurant, hem de plaj. Otel fiyatlarını bilemiyorum ama plajından faydalanmak 2 kişi için 90 €. (girişücreti + şezlong + şemsiye ) Hemen yanındaki sahilden faydalanmak ise 2 kişi için 20 €. (giriş ücreti yok, şezlong + şemsiye fiyatı ise 20 €)

I found my love in Portofino . Çocukluğumdan beri ara ara ağzımda dolanan bu şarkıya ilham veren Portofino, bir gün seni göreceğimi biliyordum : )

Chiavari’den Portofino‘ya giderken Rapallo ve Santa Margherita Ligure isimli kasabalardan geçtik, ikisi de Portofino gibişirin sahil kasabaları. Epey turistik ve kalabalık yerler.

Portofino küçücük, birbirinden güzel yatların limanına sığındığı şirin bir kasaba. Hatta çok küçük olduğu için biraz park problemi mevcut. Portofino’nun hemen girişinde sağ tarafta kapalı bir otopark var, aracınızı oraya koymanızı tavsiye ederim. Portofino’nun o dillere destan güzelliğine hakim bir konumda olan Castello Brown kalesi, limandan yukarı doğru biraz tırmanış gerektiriyor.

Portofino limanından kalkan tekneler ile yarım saatlik bir yolculuk sonrası “Abbazia di San Fruttuoso”ya ulaşılıyor. Bilet fiyatı kişibaşı gidiş dönüş 12 €. Burada bir manastır yer alıyor. Açıkçası denize girmek, restoranda birşeyler yiyip içmek dışında yapacak pek bir şey yok ama Portofino’ya kadar gelmişken bir-iki saatlik bir ziyarete değer bence. Araba ile ulaşım mümkün değil buraya. Trekking yaparak ya da deniz yolu ile gelinebiliyor sadece.

Koyun sonunda ufak bir cafe yer alıyor, o berrak sularda yüzdükten sonra sahile karşı oturup burada bir şeyler atıştırmak çok keyifliydi. Buranın çok fazla ziyaret edilmesinin başka bir sebebi ise “Christ of the Abyss” dalış noktası.

Görsel: @Wikimedia
Görsel: @Wikimedia

Portofino’dan Cenova’ya doğru giderken yol üzerinde Sori isimli yine küçük bir şehre uğradık. Arabayla şöyle bir şehir turu yaptıktan sonra “Bagni Sillo” isimli kayalıklar üzerine oturtulmuş çok keyifli bir cafe’de mola verdik.

Burada yemek yok, sadece cips ve birkaç çeşit meze servis ediyorlar. Ama yaptıkları kokteyller çok başarılı. Kayalıkların oradan denize girmek ve burada kısa da olsa biraz vakit geçirmekten o kadar keyif aldık ki, daha sonra tekrar geldik : )

Hava kararmasına yakın Cenova’ya vardık. Ligurya bölgesinin başkenti Cenova, aynı zamanda da Italya’nın en büyük altıncı şehri.Şehre girince bunu hissediyorsunuz zaten. O küçük şirin balıkçı kasabalarından sonra şehrin keşmekeşliği hemen boğuyor sizi.

Arabamızı park edecek bir yer bulduktan sonra limanı gezdik biraz ve İstanbul’da da açılmış bir Italyan markası olan Eataly’de bir şeyler yedikten sonra evimize Chiavari’ye doğru yola çıktık.

İtalya’nın kuzeyi güneyine nazaran daha elit. Bunu insanların giyim tarzlarından ve kullandıkları otomobillerden ilk bakışta hissediyorsunuz zaten. Kuzeyi ya da güneyi, doğusu ya da batısı her tarafı ayrı güzel. Üçüncü defa elveda dedim İtalya’ya, ama biliyorum ki tekrar görüşeceğiz …

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

uzakrota_logo - Kopya

Uzakrota Travel Summit is connecting the biggest companies with the brightest minds and professionals of the travel industry around the world.

Let’s Do It Together

Get subscribed today!